Aynı gün eve teslim, mağazadan teslim ve kargo ile teslim seçenekleri sunulmaktadır.
450 TL ve üzeri siparişlerinizde ÜCRETSİZ TESLİMAT
0342 502 50 00Sürdürülebilir beslenme; yeni yeni öne çıkan bir kavram olmasına rağmen, dünyada nüfus oranlarında meydana gelen artış ve iklim değişikliği sebebiyle sıkça konuşulmaya başlanmış bir konudur.
Sürdürülebilir beslenmenin Dünya Sağlık Örgütü ( WHO) tarafında yapılmış tanımı şu şekildedir; “Sürdürülebilir diyetler çevresel etkisi düşük olan, besin ve beslenme güvencesini ve günümüz ve gelecek nesiller için sağlıklı yaşamı destekleyen diyetlerdir”
Sürdürülebilir beslenme dendiğinde olması gerekenler;
Sürdürülebilir beslenmenin amaçları aşağıda listelenmiştir.
Özetle sürdürülebilir beslenmenin amacı; kendi neslimiz ve gelecek nesiller için sağlıklı, dengeli beslenmek, besin kaynaklarını ve doğayı korumaktır.
Sürdürülebilir beslenme, bireylerin hem kendi sağlıklarını hem de gezegenin sağlığını koruyacak şekilde beslenmelerini ifade eder. Bu beslenme tarzı, çevresel etkileri en aza indirirken sağlıklı, besleyici ve ekonomik açıdan erişilebilir gıdalar tüketmeyi hedefler. Sürdürülebilir beslenmenin temel ilkeleri arasında bitkisel temelli gıdaların ağırlıklı olarak tercih edilmesi, gıda israfının önlenmesi, yerel ve mevsimlik ürünlerin tüketimi, su ve enerji tüketiminin azaltılması gibi unsurlar bulunur. Aynı zamanda bu beslenme biçimi, gelecek nesillerin de sağlıklı gıdalara erişimini garanti altına almayı amaçlar.
Sürdürülebilir beslenme, yalnızca bireysel sağlık açısından değil, ekosistemlerin korunması ve iklim değişikliği ile mücadele açısından da önemlidir.
Sürdürülebilir beslenmenin ilkeleri aşağıda listelenmiştir.
Küresel ısınma ve karbon salınımları dünyayı ve besin kaynaklarını tehdit eden en büyük etkenlerdendir. İnsan kaynaklı karbon salınımı faaliyetleri arasında en büyük pay; fosil yakıtların kullanımıdır. Masamıza gelen her besin bir tarım, besleme, işleme, taşınma sürecinden geçer.
Gıda mili; her besinin üretiminden soframıza gelene kadar neden olduğu karbon salınımını ifade eder. Gıda mili yüksek olan besinleri tüketmemeye özen gösterin. Yaşanılan bölgede yetişen besinlerle ve kültürel alışkanlıklara uygun beslenmek sürdürülebilirdir.
Bu süreçte ürünler ne kadar uzaktan gelirse o kadar fazla yakıt kullanılır ve karbon salınım düzeyi artar. Yerel üreticileri desteklemek; maliyetleri düşürür. Ürüne daha taze iken ulaşmamızı sağlar ve karbon salınımını azaltır.
Mevsiminde beslenmeye özen gösterin. Sebze ve meyveleri mevsimine uygun tüketin.
Serada yetişen besinlerin üretiminde karbon salınımı daha yüksektir. İklim değişikliğinin nedenleri ve sonuçları hakkında bilgilenin, çocuklarınızı da bu konuda eğitmeye özen gösterin. Yaşam alışkanlıklarınızı bu doğrultuda değiştirmeye çalışın. Çocuklarınızı yerel çiftçi pazarlarına götürün, örnek ekolojik uygulama alanlarınız gezdirin. Davranışlarınızla örnek olun. Doğa, hayvan ve insan sevgisini çevrenize aşılayın.
Su ve gıda israfını azaltma yöntemleri aşağıda listelenmiştir.
Her beş saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor ve her beş saniyede 300 ton gıda israf oluyor.
Ekolojik, organik tarım; üretiminde insan sağlığı için zararlı olan kimyasal gübre ve ilaçları kullanmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı bir tarımsal üretim sistemidir.
Üreticilerin, doğayı ve tarım alanlarını tahrip etmeden, insanlara olumsuz yan etkiler oluşturmadan, bitkisel ve hayvansal üretimde bulunmasına ekolojik tarım denmektedir.
Doğal, organik ve ekolojik tarım ürünleri; geleneksel tarım yöntemlerinin aksine, kimyasal gübreler, sentetik pestisitler ve genetik mühendislik gibi uygulamaları kullanmadan yetiştirilen ürünlerdir.
Bu ürünler, ekosistemleri koruma, toprak sağlığını iyileştirme ve biyoçeşitliliği destekleme gibi hedeflere yönelik tarım uygulamalarıyla üretilir. Organik ve ekolojik ürünler genellikle daha doğal bir tat profili sunar ve çevresel etkileri minimize etmeyi amaçlar.
Tükettiğimiz besinler; üretildikleri yerden soframıza gelene kadar uzun bir süreçten geçerler. Bu sürecin her basamağında doğal kaynaklar kullanılmaktadır ve bu besinin yolculuğu kaynakları sınırlı olan dünyamız için bir yük oluşturmaktadır.
Gıda üretimi sırasında oluşan sera gazı miktarı toplam emisyonun %30 unu oluşturmaktadır. Bu da ulaşım, ısınma, aydınlanma gibi sera gazı salınımına sebep olan etkenlerin toplamından daha fazlası demektir.
Gıda sistemimiz küresel ormansızlaşmanın %80’inden sorumludur ve temiz su kaynaklarının %70’ini kullanmaktadır.
Tabii üretilip, hiç kullanılmadan israf edilen besinlerin de dünyamıza zararı yadsınamayacak kadar büyük. Sadece gıda atığının dünyamıza maliyeti 3,3 milyar ton sera gazıdır.
Dana eti, çevreye en çok zarar veren gıdalardan biridir. Bir kilo dana eti üretmenin çevreye etkisi yaklaşık 27 kilogram karbondioksit salınımına eşdeğerdir. Bunun nedeni, sığırların metan gazı salması ve büyük arazilerin kullanılmasıdır.
Bir litre sütün çevreye etkisi yaklaşık 1.2 kilogram karbondioksit salınımına eşdeğerdir. Süt üretiminde kullanılan enerji ve metan gazları bu yüksek etkiden sorumludur.
İşlenmiş gıdalar ve şekerli içecekler de çevreye yüksek karbon ayak izi bırakır. Şeker üretimi ve içeceklerin işlenmesi bu etkileri artırır.
Tropikal meyveler uzun mesafelerde taşındığı için yüksek karbon ayak izine sahiptir. Bir kilogram muzun çevreye etkisi yaklaşık 0.5-1 kilogram karbondioksit salınımına eşdeğerdir.
Karbon ayak izini azaltmak ve çevreye daha az zarar vermek için şu adımları atabilirsiniz:
Özetle, ne yediğimizin çevre üzerindeki etkisini bilmek, daha bilinçli ve çevre dostu seçimler yapmamıza yardımcı olur. Her bir gıdanın çevresel etkisini anlamak, daha sürdürülebilir bir yaşam sürdürmek için önemli bir adımdır.